Kahve, dünyanın en fazla ticareti yapılan ürünü ve hakkında bildiğimiz şeyler aslında oldukça kısıtlı. Bunları göz önünde bulundurunca şimdiye kadar niye robustadan vazgeçilemediğini ve belki de vazgeçilmemesi gerektiğini anlayabiliriz...
Arabica tipi çekirdeklere göre ciddi bir tat farkı olan robusta ya da coffee canephora ilaç sektörü dışındaki kullanımını arabica’ya kıyasla tazeliğini uzun süre koruyabilmesi ve önemli maliyet avantajı ile sağlıyor. Tat profili arabica’ya göre oldukça olumsuz özellikler içerse de aslında maliyet avantajı kısmından feragat edilir ve özen gösterilirse arabica’dan bile daha fazla karakter elde edilebileceğini savunan çalışmalar var (Gabe Shoet: Fairness and E-Quality).
Yine SCAE kardeş kuruluşu CQI (Coffee Quality Institute) geçtiğimiz dönemde tamamen robusta hakkında açtığı R-Grade programı ile robusta kalitesinin artırılmasına yönelik önemli bir adım atmış oluyor.
Tabii olayın sadece kalite boyutuna bakmak da yeterli olmayacaktır, aslında onyıllardır robusta karşısında yücelttiğimiz arabica için gösterilen özen robusta’ya da gösterildiğinde karşılaşılacak sonuçlar bizi tatmin ederse bir tür ‘yanlış anlama’ ve ‘yanlış yönlendirme’ yaptığımızı da kabul etmemiz gerekecek. Öyle ya, aslında ‘kalitesiz’ olan sadece süreçlermiş demek zorunda kalacağız... Kahve hakkında konuşurken çok iddialı ve kesin olunmaması gerektiğine bir daha şahit olacağız utançla başımızı öne eğerken... (Evet bu son kısım biraz abartılmış olabilir)
Paketlerdeki yasal bölümün bile değişmesi gerekebilir böyle bir durumda. “%100 Arabica Kahve Çekirdeği içerir” demek yerine “%100 Nitelikli Kahve Çekirdeği” yazılabilir. Aslında keşke şimdiden böyle yazabilsek ama bunun tespiti / denetimi nasıl yapılacak o zaman? Ya da böyle bir ihtiyaç olacak mı acaba? Biz görür müyüz peki?
Bu da belki başka bir yazıya...
Fotoğraf: Cafe Imports